20 Ocak 2013 Pazar

İzmir'i Tanıyalım...

Kaynak

 

        

  İzmir,


Türkiye'nin üçüncü büyük metropolü, ve önemli bir fuar merkezi olan liman kenti.
İzmir'in batısında denizi, plajları ve termal merkezleriyle Çeşme Yarımadası uzanır. Antik çağların en ünlü kentleri arasında yer alan Efes, Roma’nın imparatorluk devrinde dünyanın en büyük kentlerinden biriydi. Tüm İyonya kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran Efes, yoğun sanatsal etkinliklerle de adını duyuruyordu. Bu maksatla da bu şehre "Güzel İzmir", "Eski İzmir" ve "la Perle de l'Ionie" (İyonya'nın İncisi) deniyordu. Tarihten beri bu tanımlarla yıllar sonra şehrin sıfatı hâline gelmiştir.
İzmir, yatlar ve gemilerle çevrilmiş uzun ve dar bir körfezin başında yer almaktadır. Sahil boyunca palmiye, hurma ağaçları ve geniş caddeler bulunmaktadır. İzmir Limanı, Mersin Limanı'ndan sonra Türkiye'nin en büyük limanıdır. Canlı ve kozmopolit bir şehir olan İzmir, uluslararası sanat festivalleri ve İzmir Enternasyonal Fuarı ile de önemli bir yer tutar.

Etimoloji


“İzmir” kelimesi Eski İyon Lehçesi'nde Smyrne, Atina Lehçesi'nde ise Smyrna diye yazılırdı. Bugünkü Hellenler bu kentin adını Zmirni biçiminde telaffuz etmekte, son yıllarda Antik Efes kenti civarında da bu adla anılan bir köy yerleşimi izlerine rastlanmıştır. Olasılıkla İzmir'den Efes'e giden bir kraliçenin adını yerleştikleri köye de koydukları düşünülmektedir ki bununla ilgili bilgilere eski kaynaklarda da rastlanmaktadır.
“Smyrna” sözcüğü Yunanca değildir. Ege Bölgesi'ndeki birçok yerleşim adı gibi Anadolu kökenlidir. MÖ 2000'in başlarına ait Kültepe (Kayseri) yerleşiminden kalan bazı tablet metinlerinde Tismurna adına rastlanmaktadır. Tismurna'daki ti bir ön ek olup büyük olasılıkla bir kişi ya da bir yer adını belirtmektedir. Hellenler ya da Bayraklı Höyüğü’nü (2) mesken tutanlar da bu ön eki atıp kente Smyrna demişlerdir.

Tarih


Eski İzmir kenti (Smyrna), körfezin kuzeydoğusunda yer alan ve yüzölçümü yaklaşık yüz dönüm olan bir adacık üzerinde kurulmuştu. Son yüzyıllar boyunca Meles Çayı'nın ve bugünkü Yamanlar Dağı'ndan gelen sellerin getirdikleri mil ile bugünkü Bornova ovası oluştu ve yarım adacık, bir tepe hâline dönüştü.
Şimdi Tepekule adını taşıyan bu höyüğün üzerinde Tekel Müdürlüğü'nün İzmir Şarap ve Bira Fabrikası'na ait numune bağı bulunmaktadır. 1955'ten beri yoğun gecekondu bölgesi olan bu çevrede İzmir'deki ilk yerleşim yeri olarak tespit edilen İzmir Höyüğü bulunur. Buradaki ilk kazılarda Türk Tarih Kurumu ile Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü"nün katkıları büyük olmuştur.
Batı Anadolu kıyılarındaki ilk yerleşimler -ki bunlar Troya Savaşlarından sonra kurulan Aiol, İyon ve Dor kökenlidir- genelde küçük yarımadalar üzerinde kurulmuştur. Bunlar, Pitanes (Çandarlı), Phokaia (Foça), Smyrna (İzmir), Klazomenai (Kilizman), Milet ve İasos gibi yerleşimlerdir. Böylece yarımada yerleşikleri hem iki limana sahiptiler, hem de karadenizden gelecek saldırılara karşı güvence içindeydiler. Elverişsiz havalarda limanlardan biri uygun olmadığı takdirde gemiciler diğer limanı kullanma şansına sahiplerdi. Bayraklı Höyüğü, körfezin kuzeydoğu köşesinde, kuzeyine sarp kayalı Yamanlar Dağı'nı da alarak karadan gelecek saldırılara karşı rahat bir konumdaydı. Güneyi imbata açıktı. Eski İzmir yerleşimi yaklaşık 3000 yıl boyunca bu yarımada üzerinde ver aldı. MÖ 4. yüzyılın ikinci yarısında büyük nüfus artışı yüzünden bugünkü Kadifekale (Pagos) eteklerine taşındı.

Demir Çağı




Konak Pier'den Pasaport'un görünümü

Pasaport Vapur İskelesi (solda) ve Kordon

Hititler çağında {MÖ 1800-1200) Anadolu'da yazı kullanılıyordu ve bundan ötürü o dönemde tarih çağına ulaşılmış bulunuluyordu. Ancak MÖ 1200'lerde Troya VII ve Hititler başkenti Hattuşaş'ın Balkanlar’dan gelen kavimlerce yıkılmasından sonra Orta ve Batı Anadolu yeniden yazısız ve karanlık bir çağa, Demir Çağı'na girdi. Demir Çağı, Anadolu'da yazının yeniden kullanılması ile Frigya Krallığı'nda MÖ 730, geri kalan Orta ve Batı Anadolu'da ise MÖ 650 yıllarına kadar sürmüştür.
Kazılarda fazla miktarda çıkarılan keramik ürünlerden anlaşıldığına göre, Demir Çağı boyunca Eski İzmir'de bugünkü Yunanistan bölgesinden göç eden, Aioller ve İyonlar yaşıyordu. Yarımadada yerli halkın yaşadığına dair herhangi bir bulguya ise rastlanmamıştır. Bayraklı Höyüğü'nün MÖ 1050 yıllarında kurulmaya başlayan yerleşmesinin Grek kökenli olduğu anlaşılmaktadır.
400 yıl devam eden bu ilkel dönem boyunca başlıca beş yerleşme katı saptanmıştır.

Bunlar:
  •  Aiol yerleşmesi (MÖ 1050-MÖ 1000)
  •  Erken, Orta ve Geç Protogeometrik yerleşme (MÖ 1000-MÖ 875)
  •  Erken ve Orta Geometrik yerleşme (MÖ 875- MÖ 750)
  •  Geç Geometrik yerleşme (MÖ 750-MÖ 675)
  •  Subgeometrik yerleşme (MÖ 675-MÖ 650)
Söz konusu beş tabaka denizden 6,40 metre yükseklikte başlamakta ve 9,50 metrede son bularak 3 metre kalınlığında bir tabaka oluşturmaktadır. Kazılarda elde edilen Aiol keramiği Submyken orijinlidir. Protogeometrik ve Geometrik stildeki kap-kaçak ise genelde Attika vazoculuğunun bir devamıdır diyebiliriz.

İzmir Kordonboyu'ndan görünüm

Konak’ın sahil kesimi ve Alsancak'taki gökdelenler


Demir Çağı boyunca İzmir evleri, büyüklü küçüklü tek odalı yapılardan oluşmakta idi. Gün yüzüne çıkarılan en eski ev MÖ 925 ile MÖ 900'e tarihlenmektedir. İyi korunmuş halde ortaya çıkarılan bu tek odalı evin (2,45 x 4 m) duvarları kerpiçten, damı ise sazdan yapılmıştı. Erken Geometrik dönemden itibaren (MÖ 875'ler) bu tek odalı evler at nalı biçimli bir avlunun üç bir yanını çevirmekte idiler.
Eski İzmirliler kentlerini MÖ 850'lerde kerpiçten yapılmış kalın bir surla korumaya başladılar. Bu tarihten itibaren Eski İzmir'in bir kent devlet kimliği kazanmış olduğu söylenebilir. Kenti “Basileus” adı verilen bir beyin idare ettiği olasıdır. Göçleri gerçekleştirenler ve kent ileri gelenleri soylu tabakayı oluşturuyordu. Kent duvarları içinde yaşayan nüfus olasılıkla bin kişi civarındaydı. Geç Geometrik ve Subgeometrik seramikle açıklanan dönemde (MÖ 750-650) ise yarımadanın nüfusu daha kalabalık olup belki de 1500 kişiyi aşıyordu. Kent devlete ait halkın büyük bir bölümü civar köylerde yaşıyordu. Bu köylerde, bu çağdaki Eski İzmir'in tarlaları, zeytin ağaçları, bağları, çömlekçi ve taşçı işlikleri yer alıyordu. Geçimi tarım ve balıkçılıkla sağlanıyordu.
Kentin en önemli kutsal yapısı Athena Tapınağı idi. Bu tapınağın günümüze değin korunan en eski kalıntısı MÖ 725-700 yılları arasına tarihlenmektedir. Daha önceki dört dönemde (MÖ 1050- 750), büyük bir olasılıkla yine Tanrıça Athena'ya tapınılıyordu, ancak o tarihlerde kadın tanrıçanın heykeli herhalde küçük bir niş (naiskos) içinde bulunuyordu. Bilindiği gibi Homeros'un destanı İlyada, Aiol ve İyon lehçelerinin karışık olduğu bir dille yazılmıştır. Bu nedenle dünya tarihinin bu çok önemli destansı yapıtı büyük olasılıkla bu iki lehçenin konuşulduğu sınır bölgesi olan İzmir'de oluşturulmuştur. Nitekim Helenistik dönem İzmirlileri Homeros için 'Homeraion' adlı bir yapı inşa etmişlerdir.

Parlak Dönem (MÖ 650-545)

 


Cumhuriyet Meydanı

Kordonboyu

Konak'ta Türk Fırkateyni


Eski İzmir'in parlak dönemi MÖ 650-545 yılları arasına denk düşer. Yaklaşık yüzyıl süren bu süre, bütün İyonya uygarlığının en güçlü dönemini oluşturur. Bu dönemde Miletos'un liderliğinde Mısır'da, Suriye ve Lübnan'ın yavuz kenti Batı kıyılarında, Propontis'te (Marmara Bölgesi), Pontus'ta (Karadeniz) koloniler kurulur ve Doğu Helen dünyası kıta Yunanistan’ı ile rekabet ederek birçok alanda ve konuda onun yerini almaya başlamıştır. Bu dönemde İzmir'in tarımcılıkla yetinmeyip Akdeniz ticaretine de ortak olduğunu görmekteyiz. Bu dönem katlarında bulunan Fenike kökenli eserler, Kıbrıs kökenli heykel ve heykelcikler, Ön Asya ya da Akdeniz orijinli fayans figürcükler bu uluslararası ticaretin günümüze kalmış eserleridir.
Parlak dönemin İzmir'deki önemli belirtilerinden biri MÖ 650'den beri yazının yaygınlaşmaya başlamasıdır. Kadın tanrıça Athena'ya sunulan armağanların birçoğunda sunu yazıtları bulunmaktadır. Kent halkının sayısı fazla olmasa da bir bölümü okuryazardır. Kazılarda ortaya çıkarılan Athena Tapınağı (MÖ 640-580), Doğu Helen dünyasının en eski mimarlık eseridir. En eski ve en güzel sütun başlıkları şu ana kadar İzmir'de bulunmuştur. Samos, Milet, Efes, Erythrai ve Phokaia'da çıkarılan sütun başlıkları MÖ 6. yüzyılın ikinci yarısından (MÖ 575-550) tarihinden önce değildir. Helken sanatının en özgün mimarlık ögeleri olan Aiol ve İyon türü başlıklar ile İyon ve Midilli biçimi “kymation”lar (yaprak ya da yumurta şekilli mimarlık süslemesi) doğuşlarını Eski İzmir’de gün ışığına çıkan ve büyük ölçüde Anadolu Hitit sanatından esinlenmiş olan bu başlıklara borçludurlar
Helen dünyasının çok odalı ev tipinin en eski örneği Eski İzmir’de bulunmuştur. Gerçekten MÖ 7. yüzyılın ikinci yarısında yapılmış olan iki katlı, beş odalı, ön avlulu çifte “megaron”, Helenlerin bugün için bilinen, bir çatı altındaki en eski çok odalı evdir. Ondan önceki Yunan evleri yan yana dizilmiş “megaron”lardan oluşuyordu. Eski İzmir'in cadde ve sokakları daha 7. yüzyılın ikinci yarısında ızgara planlı idi, caddeler ve sokaklar kuzeyden güneye ve doğudan batıya uzanıyor, evler genellikle güneye bakıyordu.
İlerde MÖ 5. yüzyılda Hippodamos tipi adını alacak olan bu kent planı özünde Yakındoğu’da çoktan biliniyordu. Bayraklı şehir planı bu tür kent dokusunun Batı dünyasındaki en erken örneğidir. İyon uygarlığının en eski parke döşeli yolu Eski İzmir'de gün ışığına çıkarılmıştır.
Helen dünyasının en eski sivil mimarlık eseri Eski İzmir'de 7. yüzyılın ilk yarısında yapılmış olan güzel taş çeşmedir. Bir zamanlar Yamanlar Dağı üzerinde yükselen Tantalos mezarı, “tholos” biçimli anıtsal mezarların güzel bir temsilcisidir. Tantalos tümülüsünün mezar odası, adı geçen çeşmenin planında idi ve onun gibi “Isopata” tipi adını taşıyan yapı türünde idi. Yani planı dörtgendi ve üstü bindirme tekniğindeki bir tonozla örtülü bulunuyordu. Tantalos mezarı adı ile anılan bu anıtsal eser Eski İzmir'de MÖ 520-580 tarihlerinde yönetimi elinde tutan Basileus’un ya da Tyra’nın mezarı olmalıdır.
Eski İzmir'de, çömlekçi işlikleri, arkeoloji literatüründe "Oryantalizan" ya da "Friz Stili" adı ile anılan seramik türünün güzel örneklerini üretiyor, taşçı ustaları mimarlık eserlerinden başka anıtsal boyda heykeller ve heykelcikler yontuyor ve bütün bu sanat yaratılarının bir bölümü dış pazarlara sürülüyordu.
Bilindiği gibi MÖ 6. yüzyılın ilk yarısında o zamanki antik dünyanın kültür merkezi Batı Anadolu idi. Özellikle Milet'te tarihte ilk defa batıl inançlardan ve her çeşit din etkisinden kurtulmuş, özgür düşünceye dayalı bilimsel araştırmalar başlamıştı. Doğu dünyasının zengin bilgi ve deneyim hazinelerinden yararlanarak ve özellikle özgür düşünce yöntemiyle Thales, Anaksimenes ve Anaksimandros gibi doğa filozofları bugünkü Batı uygarlığının temellerini atmışlardı. Thales dünyada ilk defa bir doğa olayını, MÖ 28 Mayıs 585 tarihinde olagelen güneş tutulmasını oluşundan önce hesaplamıştır. Böylece kültür ve bilim alanında tarihin başlangıcından beri 2500 yıl boyunca Mezopotamya ve Mısır'ın elinde olan önderlik, Batı Anadolu'ya geçmiştir. Batı Anadolu bu önderliğini İranlıların Anadolu'yu işgal ettikleri 545 yılına değin korumuştur. Ancak İran işgali ile filozoflar, bilim adamları ve sanatçılar Atina'ya göç edince kültür ve ilim alanındaki önderlik Atina'ya geçmiştir.
Milet, Efes, Samos gibi İzmir de 6. yüzyılın başlarında büyük olasılıkla düşünce ve bilim alanında önde gelen kentlerden biriydi. Ancak Eski İzmir MÖ 640-545 tarihlerinde döneminin en ileri kültür merkezlerinden biri olduğu hâlde, daha sonraları önemini yitirdiği için, çalışmalarda eskisi hızını kaybetmişti. Eski İzmir'in edebiyat, şiir, tarih, felsefe ve bilim konularında ne düzeyde olduğu hakkında yeterli bilgi mevcut değildir. Mimarlık konusunda ise önemli bir merkezdi.
Herodot, Eski İzmir'i Lidya kralı Alyattes'in aldığından bahseder. Kazılarda da bu olay MÖ 500 sıralarına tarihlenir. Kent ve Athena tapınağı tahrip olsa da İzmirliler MÖ 590 yıllarında tapınağı tekrar inşa ederler.
Daha sonra Persler tarafından 6. yüzyılın ortalarında ele geçirilen kent, bu olayla birlikte parlak devrini tamamlamıştır. Bu tarihten sonra Athena tapınağına hediye edilmiş hiçbir armağan bulunamaması da bu tahribatın önemli göstergelerinden birisidir.

Gerileme Dönemi (MÖ 500-300)

 

Athena Tapınağı MÖ 545 tarihlerinde terk edilmişse de yerleşim sürmüş, ancak bundan sonra 200 yıl kadar bir süre eski İzmir önemini ve işlevini yitirmiştir.
MÖ 5. yüzyıl boyunca küçük ancak zengin bir yerleşmenin yer aldığı Bayraklı Höyüğü MÖ 5. yüzyılın sonunda ve özellikle 4. yüzyıl süresince yoğun bir iskâna sahne olmuştur. Bu dönemde, ortalarında büyük avlular olan biri 5, biri 8 ve diğeri 15 odalı olmak üzere üç ev gün ışığına çıkarılmıştır. Bunların, kenti idare eden ve muhtemelen dönemlerindeki Pers etkisine uyarak yakın civardaki Larissa'da olduğu gibi, birer tiran olan beylere ait olmaları akla yakın gelmektedir. Nitekim Yamanlar Dağı'nda hala kısmen korunmuş olan ve önemli kişilerin mezarları olması gereken düzgün krepisli birkaç 4. yüzyıl tümülüsü bu düşünceyi desteklemektedir.
Söz konusu merkezi avlulu büyük üç evden başka birçoğu megarondan bozma dörtgen planlı küçük evler bulunmuştur. Bayraklı höyüğünün bütün üst düzeyinin 4. yüzyıl boyunca evlerle kaplı olduğu söylenebilir. Öyle anlaşılıyor ki Anadolu'daki Pers işgali 4. yüzyılda gücünü yitirmiş ve İyon kentlerinin büyümesine neden olmuştur. Meydana gelen nüfus patlaması ile yüz dönümlük Bayraklı Höyüğü, İzmirlilere küçük gelmeye başladığından, MÖ 300 tarihlerinde Kadifekale (Pagos) eteklerinde yeni İzmir kenti kurulmuştur.

Roma İmparatorluğu Dönemi (MÖ 133-MS 395)

 


Bergama harabeleri

İzmir Agora’sı


Büyük İskender'in İssos'ta (İskenderun) Pers Kralı Darius'u yenmesinden (MÖ 333) ve arkasından bütün doğuyu ele geçirmesinden sonra Helen dünyası büyük bir refah çağına erişti. Kentler nüfus patlamalarına sahne oldu. Helenistik Dönem'de İskenderiye, Rodos, Bergama ve Efes kentlerinden her biri 100 binin üstündeki bir nüfusa eriştiler. Küçük bir tepeciğin üzerinde kurulmuş olan eski İzmir kentinin duvarlarının içinde yalnız birkaç bin kişi yaşayabiliyordu. Bu nedenle en geç MÖ 300 sıralarında Kadifekale'nin eteklerinde, yeni ve büyük bir kent kuruldu.
MÖ 323 yılında Büyük İskender'in ölümü üzerine çıkan iç savaşta İzmir (zamanın ismiyle Smyrna), önce Lysimakhos'un, sonra Lysimakhos'u MÖ 281 yılında yapılan Corupedion Savaşı'nda yenen Selevkosların kralı 1. Selevkos'un eline geçti. Selevkos egemenliği MÖ 190 yılında yapılan Magnesia (bugün Manisa) Savaşı'na kadar sürdü. Selevkoslar, Romalılara karşı kaybettiği bu savaştan 2 yıl sonra yapılan Apameia (bugün Dinar) savaşıyla Bergama Krallığı'na verildi. Bergama'nın egemenliği, Kral 3. Attalos'un ölümüne dek sürdü ve bu tarihte Romalıların eline geçti ve Asya Eyaleti'ne bağlandı.
Tarihçi Strabon, Smyrna'nın kendi zamanında yani MÖ 1. yüzyıla geçiş sırasında en güzel İyon kenti olduğunu belirtmektedir. O dönemde kentin küçük bir bölümü Kadifekale'nin (Pagos) üzerindeydi. Büyük bölüm ise düz arazi üzerinde bulunan liman çevresine toplanmıştı. Ana tanrıçanın tapınağı ile “gymnasion” da bu hat üzerinde yer alıyordu. Caddeler düzdü ve tamamı büyük taşlarla düzgün bir biçimde kaplanmıştı. Aristeides, kentin doğu-batı yönünde uzanan iki ana yolunun (Kutsal yol ve Altın yol) bulunduğunu ve bu yollarla kentin, denizden gelen esinti ile serinlediğini anlatmaktadır. Strabon İzmir'de Homereion olarak adlandırılan bir stoanın varlığından söz eder (belki de bir perystil ev). Bu evin içinde Homeros'un bir heykeli bulunuyordu.
Roma Çağı'nda İzmir'de inşa edilen yapılar arasında, Kadifekale'nin kuzeybatı eteğindeki antik tiyatro ve batıdaki stadyumun her ikisinden de pek az iz kalmıştır. Diğer taraftan Smyrna Agora’sı oldukça iyi korunmuş olup, bugün kısaca Agora olarak bilinmektedir. Agora’nın ölçüsü 120x80 metre uzunluğundadır ve geniş bir avlusu vardı. Doğusunda ve batısında birer stoası vardı. Her iki yapı 1 7,5 m olup ikişer katlıydı. Ayrıca 28 m uzunlukta bir bazilika da mevcuttu. MÖ 2. yüzyılda Romalıların egemenliğine giren İzmir ikinci kez altın dönemini yaşamaya başlar. MÖ 88 yılında Pontus Kralı 6. Mithridates'in eline geçtiyse de 2 yıl sonra Romalılar şehri geri aldı.
İncil'de sözü edilen "Yedi Kilise"den bir tanesinin bulunduğu Smyrna, Hristiyanlığın gelişmesinde önemli bir rol oynar. İzmir'in ilk başpiskoposu olan Aziz Polikarp havari ve İncil yazarı St. John'un ilk müritlerinden biridir. Yaklaşık MS 70 yılında Anadolu'da doğmuş, inancından ötürü 23 Şubat 155 tarihinde, İzmir akropolü üzerinde bulunan stadyumda Romalılar tarafından yakılarak ölüme mahkûm edilmiştir. MS 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye bölününce, İzmir, çağdaş dönemde “Bizans İmparatorluğu” olarak tanınacak Doğu Roma İmparatorluğu'nun bir parçası olur.

Doğu Roma İmparatorluğu Dönemi

 


Kadifekale girişi (eski ismiyle Pagos)


Doğu Roma İmparatorluğu döneminde Araplar, Selçuklular, Haçlılar ve Cenevizliler kenti ele geçirmek için birbirleriyle savaşırlar. Kenti ilk önce Araplar 672 yılında denizden zapt edip İstanbul'a yaptıkları akınlarda bir üs olarak kullanırlar. Türkler İzmir'i ilk kez 1076'da Selçuklu akıncılarından ve zamanla ilk büyük Türk denizcisi olan Çaka Bey'in komutasında ele geçirirler. İzmir'den hareketle Ege Adaları ve Çanakkale Boğazı'na düzenlediği akınlarla Bizanslılara korku salan Çaka Bey'in ölümünden sonra Bizanslılar kenti 1098'de geri alırlar ve şehrin kıyı tarafı 1204 yılında Rodos Şövalyeleri'nin eline geçer.
1310'da Aydınoğlu Umur Bey tüm şehri ele geçirir. 1344 yılında Cenevizliler kıyıdaki St. Peter kalesini ele geçirirler. Cenevizliler aşağı kenti kontrollerinde tutarken Aydınoğulları Beyliği yukarı kentte (Kadifekale) hâkimiyet kurar. Gavur İzmir deyimi o dönemden kalmadır ve Cenevizlilerin elinde kalan aşağı kenti tanımlamak için kullanılmıştır. 14. yüzyıl ortalarında St. Peter kalesi ve aşağı kent bu kez Rodos Şövalyeleri tarafından ele geçirilir. Bu arada Osmanlı Devleti 1398'de İzmir üzerinde hâkimiyet kurdu. Ankara Savaşı'nı kazanarak Osmanlı Devleti'ni mağlup etmiş olan Timur'un 1403'te bizzat komuta ettiği Moğol ordusu kenti istila edip, St. Peter kalesini yerle bir eder. Bu fetih Timur'un Hristiyan güçlere karşı yapmış olduğu tek savaş olması nedeniyle ayrıca önemlidir. Osmanlı Devleti'nin toparlanmasından sonra 1422 yılında II. Murad kenti zapt eder ve İzmir bundan sonra Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçası olur.

Osmanlı İmparatorluğu Dönemi

 


Piri Reis’in Kitab-ı Bahriye kitabında İzmir Körfezi

1880’lerde Kadifekale

Osmanlı idaresinin ilk yüzyıllarında ikinci derece bir sancak olan İzmir'in ilk Osmanlı yöneticisi Karasubaşı Hasan Ağa'dır. İzmir 1605-1606 yıllarında Celali İsyanları kapsamında Arap Sait ve Kalenderoğlu ayaklanmalarına sahne olmuştur. Ancak kent, Osmanlı İmparatorluğunun 1620 yılında yabancılara tanıdığı kapitülasyonlardan sonra giderek İmparatorluğun en önemli ticaret merkezlerinden biri haline gelir.
1619'da Fransız, 1620'de İngiliz konsoloslukları açılır. Bu arada şehrin nüfus yapısı da değişmeye başlar. 16. yüzyıl kaynakları İzmir'de 19 cami, 18 havra ve sadece 1 Rum Ortodoks kilisesi bulunduğunu, kentin 9 mahallesinden sadece birinde Hristiyanların yaşadığını belirtmektedir. Dolayısıyla, o dönemde şehir merkezinde Müslüman-Türkler çoğunlukta, önemli ve köklü bir Musevi cemaati mevcut (Sabetay Sevi 17. yüzyılda İzmir Musevi cemaatinin içinden çıkmıştır) ve Hristiyan Rumlar azınlıkta olmalıdır. Evliya Çelebi de, 1672'de İzmir'i ziyaretinde, nüfus yapısındaki değişimin ilk gözlemlerini kaydeder ve Punta (Alsancak) mahallesinde giderek artan sayıda yerli gayrimüslimlerin, Levantenlerin ve Batılı tüccarların yoğunlaştığını yazar.
İzmir'de 1676'da yaklaşık 30 bin kişinin öldüğü bir veba salgını, 1742'de şehrin yarısının yandığı büyük bir yangın olur. Osmanlılarca İzmir'e paşa düzeyinde yapılan ilk atama, 1707'de yabancı tüccarlarca düzenlenen Buca Ayaklanması’ndan sonra 1716'da tayin edilen Köprülü Abdullah Paşa'dır. 18. yüzyıl ve 19. yüzyıllarda kent Fransız, İngiliz, Hollandalı ve İtalyan tüccarların gözdesidir. Bu gelişmeye paralel olarak, eyalet merkezi ([[Aydın Eyaleti) önce 1841'de geçici olarak, sonra da 1850'de temelli İzmir'e aktarılmıştır. Aynı yıl Sultan Abdülmecit, 1863'de de Sultan Abdülaziz İzmir'i ziyarete gelmişler, 1871'de kurulan belediyenin ilk başkanı da Yenişehirlizade Ahmet Efendi olmuştur. Çokuluslu bir ticaret şehri hâline gelen ve servet birikimi yaratarak metropolleşen İzmir civarında aşayişi korumak her zaman zorlu bir uğraş olmuştur. Bu bağlamda, bölgenin ünlü Rum eşkiyalarından Katırcı Yani 1853'de Buca'da yakalanabilmiş, başta Çakırcalı Mehmet Efe olmak üzere, efeler ve eşkiyalar İzmir'e özel ilgi göstermişler, çoğu kez resmî görevlilerden, yerli, levanten ve yabancı tacirlerden ve azınlıklardan oluşan çetrefil bir ilişkiler ağı içinde rol oynamışlardır.
İzmir I. Dünya Savaşı’ndan sonra 15 Mayıs 1919'da Yunan ordusu tarafından işgal edilir. Bu işgal 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir'in Kurtuluşu ile sona erer. Ancak, İzmir 13 Eylül 1922 sabahı tarihinin belki de en büyük felaketlerinden birini yaşamaktan kurtulamaz. Basmane semtinde başlayan yangın 2.600.000 metrekarelik bir alanda 20.000'den fazla ev ve iş yerini tahrip eder. Bu yangın ne yazık ki kentin geleneksel alanının dörtte üçünü tahrip etmiştir. Fakat yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte İzmir kendi külleri içinden yeniden doğmuştur. Yangın alanında bugün İzmir Enternasyonal Fuarı bulunmaktadır.

Ulaşım


Kent içi toplu ulaşım İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yetki ve sorumluluğundadır. Toplu ulaşım hizmetlerinin hat ve güzergâhları ile birbirini tamamlaması için otobüs-vapur-metroda ulaşım hizmet bütünlüğü sağlanmıştır. Tüm toplu taşıma araçlarında bilet yerine geçen Kentkart adlı elektronik bir kart İzmir ulaşımının bütünlüğünü sağladığı gibi ulaşımı hızlandırmaktadır.
  • Belediye Otobüsleri
Otobüs hizmetleri Büyükşehir Belediyesi bünyesinde olan Eshot Genel Müdürlüğü ve İzulaş (İzmir Ulaşım) tarafından kent içi ve 12 ilçe arasında yapılmaktadır. Ulaşım hizmetleri 291 den fazla hatta hizmet vermektedir. İlk binişlerde belli bir ücret kesildikten sonra 90 dk. içindeki ikinci ve diğer binişlerde herhangi ücret talep edilmez. Bunların yanında öğrenci kartıyla binilen 525 Bornova Metro - Ege Üniversitesi Kampüs güzergâhlarında çalışan otobüsler vardır.
  • Metro
Metro istasyonları: İzmir metro hattında Hatay/Üçyol, Konak, Çankaya, Basmane, Hilal, Stadyum, Halkapınar, Sanayi, Bölge, Bornova, Ege Üniversitesi ve Evka-3 olmak üzere toplam 12 istasyon bulunmaktadır.
Sefer sıklığı: 06-24 saatleri arasında hizmet veren metronun ortalama 10 dakika olan sefer aralığı, yoğun saatlerde "5 dakikada bir"e inmektedir. Metro ile en uzun hat olan Üçyol’dan Bornova’ya 17 dakikada ulaşılmaktadır.
Metro aktarma istasyonları: Bornova ve Üçyol(Hatay) aktarma istasyonlarından otobüs, Halkapınar istasyonunda hem otobüs hem de banliyö (İZBAN A.Ş), Konak İstasyonunda ise hem otobüs hem de vapur bağlantısı vardır.

Basmane Garı
  • Hafif Metro (Banliyö)
İzmir'de banliyö sistemi İZBAN A.Ş tarafından yürütülmektedir. Banliyö hattı Aliağa-Menderes arasında kuzey-güney yönünde konuşlanmıştır. Hattın toplam uzunluğu 80km'dir. Banliyö sistemi içerisinde 31 adet modern istasyon ve metro standardında trenlerle taşımacılık yapılmaktadır. Kuzey hattı sırasıyla; Aliağa, Biçerova, Hatundere, Menemen, Egekent-2, Ulukent, Egekent, Ata Sanayi Sitesi, Çiğli, Mavişehir, Şemikler, Demirköprü, Nergis, Karşıyaka, Alaybey, Naldöken, Turan, Bayraklı, Salhane, Halkapınar ve Alsancak istasyonlarından oluşmaktadır. Güney Hattı ise; Alsancak, Halkapınar, Kemer, Şirinyer, Koşu, İnkilap, Semt Garajı, Esbaş, Gaziemir, Sarnıç, Havaalanı ve Cumaovası istasyonlarından oluşur. Hat üzerinde 15 aktarma merkezi bulunmaktadır. Ayrıca Halkapınar istasyonundan İzmir Metrosu’na geçiş yapılabilir.
30 Ağustos'ta Cumaovası-Alsancak-Halkapınar hattı, 5 Aralık'ta Çiğli-Cumaovası ve 30 Ocak'ta Aliağa-Cumaovası arası hizmete açılmıştır.

  • Vapurlar ve İskeleler
Yolcu vapuru seferleri: "Toplu ulaşımda bütünlük" amacıyla körfez vapurlarının sayısı ve sefer sıklığı arttırılmış, ulaşımda kolaylık ve rahatlık sağlanmıştır. Karşıyaka ve Bostanlı ile Konak arasındaki sefer aralığı 20 dakikaya indirilmiş ve iskeleler yeniden düzenlenmiştir. Bostanlı, Karşıyaka, Bayraklı, Alsancak, Pasaport, Konak, Göztepe ve Üçkuyular olmak üzere 8 iskeleden sefer yapılmaktadır.
Araba vapuru seferleri: Üçkuyular ve Bostanlı iskeleleri arasında sürekli sefer yapan araba vapurları ile şehir içi trafiğine girmeden 25 dakikada ulaşım sağlanmaktadır.Bostanlı’dan ilk sefer, hafta içi ve Cumartesi günleri 07:20’de, Pazar günü 10.00’da; son sefer ise her gün 22.40’dadır. Üçkuyular’dan hafta içi ve Cumartesi 7.20’de, Pazar günleri 10:00’da başlayan seferler 23.20’ye kadar sürmektedir. Üçkuyular ve Bostanlı iskelelerindeki aktarma istasyonlarına otobüslerle kolaylıkla ulaşılmaktadır. Ek seferler konularak Buca heykel ile Bornova Ege Üniversitesi arası sabah 07:00 ile 10:00 akşam 17:00 ile 19:00 arasıdır.
  • Gece yarısından sabaha kadar ulaşım hizmeti
24 saat çalışan otobüs hatları koyularak gece yarısından sonra toplu taşım araçları ile ulaşım olanağı sağlanmıştır. Buna göre; Otobüsler Konak’ta Bahri Baba otobüs durağından (Varyant başlangıcı)hareket eder;
63 Konak-Bornova (Konak, Montrö, Alsancak, Zafer Payzın, Manavkuyu)
104 Konak-Buca (Varyant, Eşrefpaşa, Menderes Cad., Heykel, Buca Üçkuyular)
152 Konak-Gaziemir (Üçyol, Karabağlar, Sosyal Konutlar)
180 Konak-Balçova (Varyant, İnönü Cad., F.Altay)
542 Çiğli-Konak (Kahveler Durağı, Anadolu Cad., Girne Bulvarı, Karşıyaka, Altınyol, Talatpaşa, Konak)
Bu otobüsler ilk servislerine Karşıyaka ve Çiğli’den karşılıklı olarak 00:55’te başlarlar ve 1 saat ara ile 05.55’e kadar devam eder.
Vapurlar ise gece son seferlerini, Konak’tan 01.00, Alsancak’tan 01.15, Karşıyaka’dan 00.30’da hareket ederek yapmaktadırlar.
İzmir şehirlerarası otobüs terminali 1996 yılından bu yana Işıkkent'teki yeni yerinde hizmet vermektedir. İzmir'in ilk şehirler arası otobüs garajı bugünkü 9 eylül meydanı yanındaki Dünya Ticaret Merkezi inşaat alanının olduğu yerdir. Zamanla bu otobüs garajı yetersiz kalınca Halkapınar’da Yeni Garaj adı altında otobüs garajı hizmet vermeye başlamıştır. Gelişen İzmir ile paralel Halkapınar'ın şehir içi trafiğinde olması ve artan sefer sayıları göz önüne alınarak Işıkkent’teki yeni yerine geçmiştir. Türkiye'nin dört bir yanından otobüs seferleri vardır. Ayrıca Selçuk'tan,Aydın'dan,Nazilli'den,Ödemiş'ten demiryolu ile ulaşım sağlanabilir.(Bu demiryolları son derece moderndir.)

Bazı Kentlere Olan Mesafeler

 

  • İzmir-İstanbul > 562 km
  • İzmir-Ankara > 579 km
  • İzmir-Bursa > 322 km
  • İzmir-Antalya > 446 km
  • İzmir-Eskişehir > 412 km
  • İzmir-Afyonkarahisar > 327 km
  • İzmir-Manisa > 36 km
  • İzmir-Aydın > 126 km
  • İzmir-Konya > 550 km
  • İzmir-Hakkari > 1800 km
  • İzmir-Ardahan > 1668 km

Eğitim

 

İzmir'deki Üniversiteler

 


Kültür

 

Medya

 

Yerel TV Kanalları
Yerel Radyo Kanalları
Gazeteler

Fuar

 



İzmir Kültürpark 9 Eylül Kapısı

İzmir Enternasyonel Fuarı Lozan Girişi

İzmir Enternasyonal Fuarı İzmir Fuarı veya özellikle İzmir içinde kısaca “Fuar”, her yılın Eylül ayında İzmir'in kurtuluş günü olan 9 Eylül'ü içine alacak 10 günlük bir zaman dilimi içinde düzenlenen Türkiye'nin en köklü, en tanınmış ve en kapsamlı fuarıdır. 2003-2004 yılları arasında İzmir Enternasyonal Fuarı'nda düzenlenen WWE(World Wrestling Entertainment) adlı organizasyonda, Batista, Rey Mysterio, Jeff Hardy, Matt Hardy ve Undertaker gibi isimlere ev sahipliği yapmıştır.2006 yılında 75. İzmir Enternasyonal Fuarı, 1 Eylül - 10 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. İzmir Kültürpark'ta (bu park alanı da bazen kısaca Fuar olarak adlandırılır) düzenlenir. Ancak İzmir Enternasyonal Fuarı (İEF), esasında, örneğin 2005 yılı için İzmir Kültürpark alanında düzenlenmiş olan ve çoğu zaten uluslararası nitelikli 37 fuardan sadece bir tanesidir
İzmir, dünyanın en büyük organizasyonlarından biri olan EXPO'yu düzenlemek için başvurmuş ve "Daha iyi bir dünya için yeni yollar ve herkes için sağlık" teması ile Expo 2015 fuarı için resmî adaylardan biri olmuştur. Ancak 31 Mart 2008'de, 151 BIE delegesinin katılımıyla Paris'te gerçekleştirilen oylama sonucunda, Expo 2015'in İtalya'nın Milano kentinde yapılmasına karar verilmiştir.

Mutfak

 

Türkiye’nin zeytinlerinin yetiştiği Ege Bölgesi, zeytinyağlı yemekleri ve mezeleri ile ünlüdür. Ancak İzmir'in mutfak kültüründen bahsederken rafine bir mutfak kültüründen söz edemeyiz. Çünkü İzmir mutfağında Osmanlı yemek geleneklerinin yanı sıra, Musevi, Ermeni ve Rum lezzetleri de görülür. Öte yandan İzmir mutfağında İtalyan ve Fransız etkileri de hissedilir.
Ege'nin lezzetli balıklarının yanı sıra, İzmir mutfağının en önemli özelliği otlar ve zeytinyağlı yemeklerdir. Deniz börülcesi, ıspanak, cibez otu, arapsaçı, ısırganotu gibi çeşitli otla yapılan salataları meşhurdur. Bunun yanında da İzmir köftesi meşhurdur.

Spor

 


Bostanlı sahilinin iskele tarafı

Spor Tesisleri

 


Spor Kulüpleri

 


Eğlence ve Dinlenme Tesisleri

 


İnciraltı'ndan görünüm

Konak’ta iskele ile Konak Meydanı arasındaki üst geçit
  • Teleferik Tesisleri :
Balçova Adatepe’de ormanlık alan üzerine kurulu, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Teleferik Tesislerinde kendin pişir kendin ye, çay bahçesi, market, kafe ve bar alanları ile hoşça vakit geçirilecek bir dinlenme alanıdır. Tesisler 3 Kasım 2007 tarihinden beri hizmet vermemektedir.
  • Bostanlı Yasemin Restoran - Kafe :
Yeniden düzenlenerek spor ve aktivite alanı olarak kullanıma sunulan Bostanlı Kıyı alanında yer alan Yasemin/Vitamin Kafe, her türlü organizasyonlar için uygun bir mekan özelliğini taşımakta ayrıca, Pazar günleri 09.30 ile 12.30 saatleri arasında kahvaltı hizmeti verilmektedir.
  • Yassıcaada İşletmesi :
Konak ve Karşıyaka’dan kalkan vapurlarla ulaşılan Yassıcaada’da günübirlik deniz keyfi yaşarken, çeşitli yiyecek ve içecek alternatifleri sunmaktadır.
  • Turizm ve Seyahat :
Özellikle Alsancak ve Çeşme ilçelerinde yoğunlaşan tur operatörleri, oteller ve araç kiralama firmaları bulunmaktadır.
  • Peterson Köşkü Kafeteryası:
Bornova merkez çarşının bulunduğu caddedeki açık alan içinde restore edilen Peterson Köşkü bahçesinde hizmet vermektedir.
  • İtfaiye Restoran - Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi
  • Murat Köşkü: Bornova’nın Erzene muhitindedir. 125 yıllık bina (eski köşk) İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilmiştir ve şu an Ege Üniversitesi Gençlik Merkezi olarak hizmet etmektedir.
  • Doğal Yaşam Parkı : Çiğli'dedir. Başta İzmir halkının takdirini ve beğenisini kazanarak, Türkiye'nin modern yüzünü temsil etmek, dünyanın sayılı doğal yaşam parkları sıralamasında yerimizi üst noktalara taşımak, koruduğu değerler ile insanlara doğa sevgisini üst seviyede sunmak ve nesli tehlike altında olan canlıları korumak.Bunları hepsi Doğal Yaşam Parkı'ında bulunmakta.Kentsel gelişim süreci içerisinde, toplumun doğaya olan özlemini gidermek, doğal ve korunaklı ortamlar yaratmak, çevre bilincine ve tehlike altında olan ekolojik değerlere vurgu yaparak, İzmir halkının doğa ve hayvan sevgisini arttırmak, yaşanabilir bir kent ortamı yaratılmasına katkıda bulunmaktadır.Doğal Yaşam Parkı 30.11.08'de açılmıştır.İzmir Doğal Yaşam Parkı hafta içi ve hafta sonları 09.00 - 17.00 saatleri arasında ziyaret edilebilir. * İzmir Doğal Yaşam Parkı giriş ücretleri öğrenci (indirimli) 50 Kuruş, tam bilet ise 2.00 TL olarak belirlenmiştir.
  • Konak Gençlik Tiyatrosu : 14 Şubat 2009'da Euterpe Sanat'ın kurucuları Ulaş Tuzak ve Atilla Ertörer tarafından Konak Kent Konseyi Gençlik Meclisi çatısı altında kurulmuş olup etkisini tüm İzmir'de hissettirerek kısa süre içerisinde büyümüş, güçlenmiş ve 27 Mart 2011 itibariyle Konak Kent Tiyatrosu ismiyle Konak Belediye Başkanı Dr. Hakan Tartan'ın destekleriyle şu anki faaliyetlerini sürdürmektedir.

Kardeş kentler


İzmir'in toplam 31 tane kardeş şehri vardır.

 

Nüfus Yapısı

 

1893 yılı Osmanlı nüfus sayımına göre İzmir merkezde yaşayan kişi sayısı 207.548 kişidir. İzmir'de yaşayan Türk sayısı 79.288 kişi olup, nüfusun % 38'ini teşkil etmekteydi. Rumlar %26, Osmanlı tebaasında olmayan yabancılar %25, Yahudiler %7, Ermeniler ise nüfusun %3'ünü teşkil etmekteydi. İzmir'deki nüfusun %55'i Hristiyan, %38'i Müslüman ve %7'si Museviydi. İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı metropol ilçeler ile İzmir’in nüfusu 2009 TÜİK verilerine göre 2.727.968 kişidir. Buna diğer ilçe merkezleri eklenince İzmir’in nüfusu 3.525.202’e çıkmaktadır. İzmir ilinin toplam nüfusu ise 3.868.308’dir. Kentin nüfusu 1970-1985 arasında çok artmıştır. 1945'e kadar Türkiye'nin ikinci büyük şehriydi.
Tüik Adnks verilerine göre İzmir aldığı göç en çok 186.000 kişiyle Manisa,130.000 Mardin,126.000 Erzurum,120.000 Konya , 84.000 Aydın , 83.000 Afyonkarahisar ve diğer illerin nüfuslarına kayıtlı önemli bir nüfus vardır. Diğer şehirlerden önemli oranlarda göç almıştır.

İklim


Nuvola apps kweather.svg İzmir iklimi Weather-rain-thunderstorm.svg
AylarOcakŞubatMartNisanMayısHaziranTemmuzAğustosEylülEkimKasımAralıkYıl
En yüksek sıcaklık rekoru, °C22,423,830,532,237,541,342,643,040,136,029,025,243,0
Ortalama en yüksek sıcaklık, °C12,613,416,521,026,131,033,332,829,124,018,313,922,6
Ortalama sıcaklık, °C8,99,411,816,020,925,728,127,623,618,913,810,317,9
Ortalama en düşük sıcaklık, °C6,06,28,011,615,720,222,822,718,814,810,57,513,7
En düşük sıcaklık rekoru, °C−11−11−7−131011126−1−7−7−11
Ortalama yağış, mm114,8104,779,346,325,79,86,04,022,152,5105,8130,8701,8
Kaynak: bbc.co.uk[3] Türkiye Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü 

1 yorum: